14 Tem 2016

Yaramaz Çocukları İlaçlamayın


Merhaba,

Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir kitap, hem bazı konularda ki altıncı hislerimin haklı olduğunu gösterdi bana hem de okurken bazı noktalarda çok üzüldüm. Biraz sonra sizlere maddeler halinde yazacağım okuduklarımı. Öncesinde Hayy Kitap tarafından yayınlanmış Yaramaz Çocukları İlaçlamayın adlı kitabın künyesine bir bakalım.

                                     Yazar           : Psikiyatrist Dr. Mutluhan İzmir
                                     Yayınevi      : HayyKitap
                                     Basım yılı    : 2016
                                     Sayfa sayısı : 212

Yazar hakkında:
Mutluhan İzmir 1961 Elazığ doğumlu. 1985 yılında Hacettepe Üniversite Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. 1996 yılında ise Ankara Tıp Fakültesi'nden "psikiyatri uzmanlığı"nı aldı. Mutluhan İzmir ilaca karşı bir hekim değil. Sadece gereksiz ilaç kullanımına karşı bir uzman.


Öncelikle yazar bu kitabı çocukları gereksiz yere ilaç bağımlısı yapan endüstriye vicdani bir yanıt açıklaması ile yazmaya karar vermiş. Hem kendi deneyim ve araştırmalarını paylaşmış hem de 96 yabancı ve Türkçe kaynaktan faydalanmış.

Kitabın içeriğinde bir çok önemli nokta ve bilgi var. Ben sizlere şimdi en çok ilgimi uyandıran konulardan bahsetmek istiyorum.


İşte kitaptan ana başlıklar


  • Günümüzde kozmetik sektörü ile ilaç sektör arasında bir bağ var. Kitapta yazmıyor ama benim aklıma hemen, acaba her iki sektörü de ellerinde tutan kişiler aynı mı sorusu geliyor. Kozmetik sektörü gençlik ve güzellik vaadiyle elinde tuttuğu kitlenin dışında kalanları da hastalık ile mi kendilerine bağlamaya çalışıyor diye düşünmeden duramıyorum.
  • Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu (DEHB) bir hastalık. Hasatlığa bu isim 1980'lerde verildi. Öncesinde hastalıın adı "Minimal beyin sisfonksiyonu" olarak adlandırılıyordı. Hastalığın nedeni ise dopamin metobolizması bozukluğundan kaynaklanmaktaydı.
  • Eskiden DEHB hastası çocuk sayısı çok azken, şimdilerde bu sayı hızla artıyor ve yeterince araştırılmadan çocuklar ilaç ile tanışıyorlar. İlaçlar sadece gerçek hastaları tedavi ediyor ancak hasta olmayan çocuklarda bu ilaçları kullanmış olmak, ileri ki yıllarda bağımlılık riskini arttırabilir. Bunun sonuçlarını da ne yazık ki sonra ki yıllarda anlayacağız.
  • Bu hastalığı belirtilerinden sadece biri olan dikkat eksikliği herkeste dönem dönem ortaya çıkabilecek bir belirtidir ve sadece bu bulguya dayanarak hastalık tanısı konulması son derece yanlış.
  • Özellikle okulöncesi dönem eğitiminde sorun olan, yeterli disiplini almamış çocuklar okula başladıklarında okula ve ortama uyumsuzluk, dikkat eksikliği gibi sorunlar yaşayabilir. Bu durumda öğretmen ve okul psikologlarına çok işler düşüyor. Bu nedenle çocuğu DEHB olarak adlandırıp, hemen bir çocuk psikologuna götürmek erken yaşta bu ilaçlarla karşılaşmalarını sağlayabilir.  Dikkat eksikliği bir çocukta çok farklı nedenlerle de ortaya çıkar. Bunların en önde gelenleri ise, yeterince ve kaliteli uyumama, ışıklı ekranlara sahip tekolojik aletlerin çok fazla kullanılmasıdır. Derin ve sağlıklı bir uykuya geçebilmek için en az 4 saat ışıktan uzak kalmamız gerekmektedir.
  • Hiperaktif gibi görünen, özellikle erkek olan bir çok çocuğun okula başlamadan önce evde yeterince disipline edilememiş olmasından kaynaklanan sınıf disiplinine uyamama sorunu yaşadığı gözlemlenmektedir. Bu nedenle hem aileler hemde öğretmenler bu tarz çocuklara özel bir program uygulamalıdır. Bu tarz çocuklara hemen hiperaktif tanısı koymak yanlıştır. Mutlaka detaylı bir kontrolden geçmeleri gerekmektedir.
  • Bu tarz ilaçları almaya alışan çocuklar ileri ki yaşlarda bağımlılığın etkisiyle kokain gibi uyuşturucu maddelere bağımlı hale geldiği gibi aynı zamanda, hastalık taklidi yaparak psikiyatrislerden temin etmeye, bunu beceremezse de yasadışı yollardan, sahte reçetelerle temin etmeye çalışıyorlar.
  • Bu tarz ilaçların genel olarak insan üzerindeki olumsuz etkileri yeterince araştırılmış değil. Hayvan deneyleri ile araştırmalar yapılıyor. Özellikle 90'lı yıllarla kullanımı hızla artan ilacın Lenfositik lösemi gibi bazı kanserleri arttırabileceğine dair şüpheler olsa da ispatlanmamış. Hayvan deneyleri ile ilgili sonuçlar da pek yüz güldürücü değil. Erken dönemde metilfenidat adlı ilaca maruz bırakılmış deney hayvanlarının, ilaçlar kesilmiş olsa dahi erişkinliklerinde, ilgi kaybı, cinsel işlev bozukluğu, öğrenme güçlüğü gibi sorunlar geliştirdikleri gözlemlenmiş. 
  • Eğer çocuğumuz gerçek bir DEHB hastası değilse, dikkat arttıracağız, hafızasını güçlendireceğiz, okula uyumunu sağlayacağız derken bu ilaçları kullandığımızda, bir süre sonra dikkat işlevimizin ve hafızamızın kalıcı olarak bozulma olasılığı çıkmaktadır. 
  • Beynimiz hücre kaybının telafi edilemeyeceği bir organımızdır. Özellikle de çocukluk ve gençlik çağında, beynimizin bu tür bir kayıpla karşılaşması yaşam boyunca olumsuz etkiler ile karşılaşmamıza neden olabilir. Beyin hücre kaybı demek beyin işlevlerinin giderek zaafa uğraması, hatta bütünüyle yitirmesi ve Perkinson, erken bunama gibi yıkıcı hastalıklara yakalanma olasılığının ortaya çıkması anlamına gelmektedir.
  • Çocuklarda dikkat eksikliğinin bir nedeni de konuya karşı merak ve isteğinin olmaması ile bağlantılıdır. Merak duygusunun çocuk ve gençlerde eksik olmasının bedeni, beyinlerinde eksik olan bir madde değil, eğitim sisteminin çocuklarda merak uyandıracak bir yapılanma içinde olmamasının yanında çocukların yetiştirilmesindeki yanlışlardan kaynaklanmaktadır. 




Kişisel düşünceme gelince, bazen evet çocuklarımızı korumak için aşırı koruyucu olabiliyoruz. Ya da ortaya çıkan en küçük sorunda acaba bir sorun mu var diye düşünüyoruz. Hele ki son yıllarda adını sıkça duyduğumuz bu DEHB hastalığını okullar ve komşularımızın da yönlendirmesi ile " acaba benim çocuğum da öyle mi?" diye düşünüyoruz. Burada anneye de cidden büyük bir görev düşüyor. Belki yanlış bir tabir olabilir ama, sırf birileri böyle söylüyor diye hemen modaya uymamız çok yanlış olur. Durumu çok iyi gözlemlemek gerekiyor. 

Bana da söyleyenler oldu. Evet büyük oğlum hareketli, bazen dünya yansa dönüp bakmaz ama ilgisini çeken bir konuda fısıldasak bile duyar. Küçükken belki çalıştığım için tam anlamıyla disiplin vermemiş olabilirim diye düşünüyorum bu kitabı okuduktan sonra. Bir de erkek çocuklarının daha hareketli olduğu gerçeği var. Eskiden "kurt var bunda" derlerdi şimdi ise, Hiperaktif mi oğlun, bir doktora götürsene diyorlar. 

Kitabın son satırları, aslında belki de bütün olup biteni ve nasıl düzeleceğini bize gösteriyor. 


Kitabı alıp okumanızı tavsiye ediyorum. Benim sizinle paylaşabildiklerimin dışında daha detaylı bir çok bilgi edineceğinize emin olabilirsiniz. Peki bu konuda sizler neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.

Sevgiler

Şafak
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...