Merhaba,
Yıllar yıllar önce. Ama aklıma geldiğinde sanki dün gibi. Mutfakta penceremin önünde duruyorum.
Teypte bir kaset. Kasette İclal Aydın şiir okuyor. Okuduğu şiir sanki beni anlatıyor. Şiirin başında en sevdiğim şarkılardan biri, sözlerinde ise hepsi beni anlatan cümlelerin verdiği içimde ki burukluk...
Mutfakta penceremin önünde duruyorum. İstanbul'da olsaydım akıp giden yolu seyrederdim oysa şimdi bomboş bir yolda geçen tek tük arabalarla, yağan karı seyrediyorum. İçimde kocaman bir boşluk. Ne yapsam da ne etsem de bu boşluktan kurtulsam diye düşlüyorum.
Akşam şarabı fazla içmişim herhalde. Başım çatlayacak gibi ağrıyor. İçkiden mi yoksa sürekli düşünmekten mi bilemiyorum.
Gitmek ve kalmak arasında sık sık gidip geliyorum. Kalırsam düşlerim yaşlanacak, gidersem seni çok mu üzerim anne? Ya da ben mi çekip gitsem bu hayattan diye düşünüyorum. Denemedim korkma anne. Tıpkı en sevdiğim şiirdeki gibi hissediyorum..
Mutfakta penceremin önünde duruyorum. İstanbul'da olsaydım akıp giden yolu seyrederdim oysa şimdi bomboş bir yolda geçen tek tük arabalarla, yağan karı seyrediyorum. İçimde kocaman bir boşluk. Ne yapsam da ne etsem de bu boşluktan kurtulsam diye düşlüyorum.
Akşam şarabı fazla içmişim herhalde. Başım çatlayacak gibi ağrıyor. İçkiden mi yoksa sürekli düşünmekten mi bilemiyorum.
Gitmek ve kalmak arasında sık sık gidip geliyorum. Kalırsam düşlerim yaşlanacak, gidersem seni çok mu üzerim anne? Ya da ben mi çekip gitsem bu hayattan diye düşünüyorum. Denemedim korkma anne. Tıpkı en sevdiğim şiirdeki gibi hissediyorum..
denemeseniz de, bilirsiniz
hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.*
Gitmek...
Nereye gideceğimi bilemiyorum. Tekrar tekrar başlamaktan yoruldum. Düştükçe ayağa kalkmak nasıl zor bilemezsin.
Kalmak...
Kalırsam ben, ben olarak kalabilir miyim anne? Başkalarının hayatını nereye kadar yaşayabilirim? Zaman geçip gitsin istemiyorum. Ne olacaksa o bir an önce olsun istiyorum.
Şiir de diyor ya, kızlar annelerinin kaderini yaşarlarmış diye. Şu an yaşadığım şey, üzerimizde ki lanet mi yoksa? Oysa ben sadece küçük bir aile düşlemiştim. Anne, baba ve çocuklar olsun istemiştim. Kimse karışmasın o küçük aileye. Herkes kendi hayatını yaşasın, ama herkes birbirini gerçekten sevsin. Çok mu şey istiyorum anne?
Karnımdaki bebeği kaybedeli çok olmadı. Yine ona ağlıyorum. İçime doğmuştu kızım olacaktı anne. Ama şimdi bir daha hiç kızım olmamasını diliyorum. Üzerimizde ki lanet ona da bulaşmasın istiyorum ve bu yüzden kızımdan vaz geçiyorum... Vazgeçişler de ağlıyorum.
Evlilik aşkı öldürür derlerdi de inanmazdım. Gerçekten öldü anne. Artık heyecanla akşam olmasını beklemiyorum. Ne temizlik yapmak istiyorum ne de bir yerlere gidip gezmek. Sadece uyumak istiyorum. Uyumak ve her şey düzelince uyanmak istiyorum anne. Bu çok mu zor?
Daha önce sevdiğim insanlar geliyor aklıma. Her aşk farkında olmadan sonrakini doğuruyor. Önceden hata olduğuna inanılan şeyleri yapmamak bir sonrakinde en büyük hatalara neden oluyor. Ben çok mu ince düşünüyorum anne? Her şeyi kontrol altında mı tutmaya çalışıyorum. Hep sonrayı düşünürken bugünü yaşamayı mı unutuyorum?
Ama ben böyleyim anne.. Genlerimde var bu benim. Ölümü ilk tattığımda ki yaşama dönüşüm, bir sonraki ölümle tekrar son buldu anne. O anı yaşamasaydım belki bugün burada olmazdım anne...
Mutfakta pencerenin önünde duruyorum. Bu bembeyaz kar içimi karartıyor. Güneş istiyorum...
Şafak
*Murathan Mungan Yalnız bir opera