14 Ara 2015

Aslı Gibi Değil Aslı Yaşayan Hacı Şakirler Konağı



Merhaba,

Bugün sizlere yaz tatilinde gittiğimiz Mudurnu'da bulunan bir konağın, Hacı Şakirler Konağının hikayesini sahibinin ağzından dinleteceğim. Burası oldukça farklı bir yer. Bildiğiniz tatil yerlerine hiç benzemiyor. Mesela yemekleri konağın hanımı yapıyor, alışverişi beyi :) Amaç sadece para kazanmak değil, eski günleri yaşatmak.



Bilindik tatil hizmetleri yok burada. Spa, Türk hamamı, onlarca çeşit yemek pişmiyor ve çöpe atılmıyor. Şimdi bazılarınız burun kıvırdınız belki de :) Ama bu konak bir çok otel puanlaması verilen bir çok sitede çok yüksek puanda. Gelen herkes memnun ayrılmış. Kimseden tek bir şikayet bile yazılmamış herhangi bir yere :)
İşte Mehmet beyin kalemiminden konağın hikayesi

            Aslı gibi değil aslı yaşayan Hacı Şakirler Konağı
         
            Mudurnu’nun tarihi ahşap konakları geçmiş tarihi, ticari ve kültürel birikimin bir göstergesidir. Hacı Şakirler Konağı’da Mudurnu’nun hatırı sayılır “ağa” konaklarından biridir. Zira o yıllarda “beylik”değil “ağalık”ön plandadır.” 1830 lu yıllar Osmanlı devletin padişahı Sultan II Mahmud dönemidir. Sultan II. Mahmud dönemi, Osmanlı tarihinde batılılaşma süreci içerisinde büyük öneme sahiptir. Sultan II. Mahmud, Osmanlı Devleti’ne yeniden bir düzen verilmesi amacıyla, bütün işlerinde batı teknik ve kültüründen faydalanma yolunu tuttu. Yayınladığı Kıyafet Nizamnamesi ile sarık, kavuk ve biniş giyilmesini yasaklayıp, ceket, pantolon ve fes giyilmesi kuralını getirdi ve kendi de sakalını kısa keserek modern kıyafetler ile halkın içine çıktı. Portrelerini yaptırarak devlet dairelerine astırdı. Devlet ve saray teşkilatında geniş ölçüde değişiklik yaparak Modern anlamda ilk nüfus sayımını gerçekleştirdi, ilk posta teşkilatını kurdurdu Sultan II. Mahmud, yapmakta olduğu reformların kalıcılığını bunların manasını kavrayacak nesillerin yetiştirilmesi ile mümkün görüyordu. Bunun için de, eğitime çok önem verdi. İlköğretimi zorunlu hale getirerek bugünkü ilkokula denk rüşdiye okullarını kurdu.



        İmparatorluğun sınırlarında bu gelişmeler yaşanırken Şakir ağa tahminen 40 yaşındadır Doğumu “Hicri 1206 Miladi 1790 “Mudurnu’da deri”debbağ” ve baharat toptancılığı ile iştigal etmekte ve alışveriş için İstanbul dâhil ürün alıp sattığı her bölgeye seyahat etmektedir. “Eskiden halk arasında Mudurnulunun ve Beypazarılının mezar taşı olmaz diye bir söz söylenirmiş” Mudurnu esnafı İpek ve baharat yolunun ve Ahilik kültürünün birikimiyle gittiği yerde yeniliklerin öncüsü olur davranışıyla o topluma örnek ve bir cemiyette ilk söz verilen olurmuş. Anadolu'daki ilk sivil toplum örneği sayılan Ahilikle örgütlenen Mudurnulular arasında varlıklı hale gelen kasaba eşrafı oluşur. Şakir ağada kasaba eşrafının önde gelenlerdendir.


           Mudurnu’da zenginleşen kasaba eşrafı göçer kültürden henüz yerleşik kültüre yeni geçmeye başlayan Anadolu’da yerleşik kültüre geçmesine de öncülük ederler ve günümüz teknolojik imkânlarıyla bile zor yapılabilecek”bu gün çokta değerini bilmediğimiz” iki üç katlı konakları yapmaya başlarlar...

,

           Yeri gelmişken o günün konak yapma anlayışına dair bilgiler paylaşmakta fayda var... O zamanlarda işler parayı verdim şöyle iş isterim, yâda parayı aldım istediğim gibi yaparım şeklinde değil iş yaptıracak olanında işi yapacak olanında bir  “iş ahlakı” varmış. Her iki tarafta işe kendi açısından ustalığını, bilgisini, cömertliğini, emeğini ve sevgisini katarmış. Bu gün bile ilk yapıldığı görkemiyle ayakta kalan Hacı Şakirler Konağı bu anlayışın eseridir. Konak yaptırmaya karar veren Şakir ağa bir işinin ehli bir usta ile buluşur usta öncelikle konak yapılacak yeri inceler yön tayinini yapar sonra Şakir ağaya aile seçersini sorar baba, anne sağmı,  çocuk varmı, kaç kız kaç erkek vb.”zira o devirde bu günlerdeki gibi tüketim ve gösteriş meraklısı olmak değil mütevazı olmak ihtiyaca göre konut yapmaya daha çok önem verilirmiş.” Söz artık Şakir ağa ile her konuda anlaşan ustanındır ...Ustalığını, zanaatının inceliklerini göstermeye gelmiştir..ve işe başlar arazinin durumuna göre eni bir metre yüksekliği üç metreye vara duvarları örmeye ...temel otursun diye inşaata bir müddet ara verilir ve o arada kuturlu ve boyu on sekiz metreye varan ağaçlar ayarlanır..plan ustanın kafasının içindedir...giriş katı günlük kullanıma uygun”hayat” kiler”ambar”ve Şakir ağanın şanına yakışır kendinin ve  misafirinin atlarının bağlanacağı bir ahır üst katları kışlık gelin damat odası,dede nine odası kışlık misafir odası şeklinde yapar..üst katları misafir odası,Şakir ağanın odası ve kızının odasını yapar..ayrıca üst kata geleneksel ailenin sosyalleşmesini ve geçmişten geleceğe geleneği, yaşamı ve yaşanmışlığı aktaran iki adet cumba yapar . Konağın yapımında her odanın, köşenin ayrı bir anlamı vardır.Gelin damat odası onların mahremiyetine uygun iki kapılı..dede nine odası yola bakan camlı..kuzeye bakan oda küçük camlı..misafir odası ceviz ve çam ağacından özel tavan işlemeli ve beş camlı..misafirin havlu asacağından,silahını koyacağı yere odunluğa kadar en ince ayrıntılar düşünülmüş her odaya yapılan raf”sergen”misafir odasına yapılmamış raflara konan objeler  misafire gösteriş olmasın diye..cumbaların bahçeye bakanı bayanların yola bakanı erkeklerin oturmasına göre ayarlanmış..Şakir ağanın büyük bir konak oda ve kapılarını ceviz ağacından özel süslemeler yaptıracak ekonomik gücü varken kızının odasına tavan süslemesi yaptırmamasının ayrı bir anlamı vardır..Şakir ağa kızını izdivaç çağı geldiğinde evlenip gidince kendinden daha az gelirli bir aileye gelin giderse kanaatkar olsun diye abartılı gösteriş severlikten ve şımarıklıktan imtina ederek yetiştir.!


          Konakta Şakir ağanın torunu 1995 li yıllara kadar yaşar konak mahallede yapılan kınalara ve bir iki siyah beyaz Türk filminin çekiminde mekân olur. Konakta yaşayan ninemiz vefat edince ev mirasçıları tarafından 2003 yılında satışa çıkarılar ve burada isimlerini anmadan geçemeyeceğim Sayın Tunca Bökesoy ve Sayın Burak Yakupoğlu isimli İstanbullu iki sanayici sosyal sorumluluk duyarak konağı satın alıp EKO turizm projesi kapsamında hiçbir kurumdan katkı almadan restore ederler”yenileme değil”İnsanların doğduğu yeri, atasının dedesinin evini çürümeye terk edip gittiği ortamda bu iki cevahir yürekli insanı anmamak olmaz... Mudurnu kültürüne sahip çıkmaları da ayrıca saygı duyulması gereken bir tutumdur. Ayrıca Hüsamettindere eko köy projesi, Armutcular taş binasını restore edip halkın hizmetine sunarlar, Hızırfakı mahallesinde bir konağı satın alıp restore ederler. Çağdaş kütüphane kurarlar. Geçen zaman içinde Tunca beyin Mudurnu ile ilgisi kalmadı ise de Burak Bey daha yeşil bir Mudurnu için sosyal sorumluluk projelerine devam etmektedir.


Zaman içinde Şakir ağa konağı Hacı Şakirler Konağı olarak anılmaya başlamış 2006 yılında restorasyonu bitince ev pansiyonculuğu yapılmak üzere hizmete açılmıştır. Amacı doğal dokusu gereği geleneksel kültür taşmacılığı yapmaktır. Konaklama ve gezi amaçlı gelen konuklar müşteri, turist değil misafir kabul edilmekte soba başında yapılan sohbetlerle, yöresel lezzetler sunulmakta, doğa yürüyüşleri, kültür gezileriyle konukların belleklerinde Mudurnu’yu bir daha unutamayacakları hoş sedalar bırakılmakta, hayatın her alanında insanı strese sokak her objeden arınmış hali ve doğal dokusuyla hizmet vermektedir.


          Hacı Şakirler Konağı bundan sonrada yanında bulunan anıt Çınar ağacı gibi yaşanmışlıkların taşıyıcısı olmaya ve gelecek kuşaklara “endüstriyel yaşam tarzının hayatımıza getirdiği kolaylıkların yanında aslında neleri kaybettirdiğini anlatmaya” devam edecektir.


                                                                                                                           Mehmet Cantürk  

Not: Resimlerin bazıları internetten alıntıdır
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...