Merhaba,
Bugün sizlere yaz tatilinde gittiğimiz Mudurnu'da bulunan bir konağın,
Hacı Şakirler Konağının hikayesini sahibinin ağzından dinleteceğim. Burası oldukça farklı bir yer. Bildiğiniz tatil yerlerine hiç benzemiyor. Mesela yemekleri konağın hanımı yapıyor, alışverişi beyi :) Amaç sadece para kazanmak değil, eski günleri yaşatmak.
Bilindik tatil hizmetleri yok burada. Spa, Türk hamamı, onlarca çeşit yemek pişmiyor ve çöpe atılmıyor. Şimdi bazılarınız burun kıvırdınız belki de :) Ama bu konak bir çok otel puanlaması verilen bir çok sitede çok yüksek puanda. Gelen herkes memnun ayrılmış. Kimseden tek bir şikayet bile yazılmamış herhangi bir yere :)
İşte Mehmet beyin kalemiminden konağın hikayesi
Aslı
gibi değil aslı yaşayan Hacı Şakirler Konağı
Mudurnu’nun tarihi ahşap konakları geçmiş tarihi,
ticari ve kültürel birikimin bir göstergesidir. Hacı Şakirler Konağı’da
Mudurnu’nun hatırı sayılır “ağa” konaklarından biridir. Zira o yıllarda
“beylik”değil “ağalık”ön plandadır.” 1830 lu yıllar Osmanlı devletin padişahı
Sultan II Mahmud dönemidir. Sultan II. Mahmud dönemi, Osmanlı tarihinde
batılılaşma süreci içerisinde büyük öneme sahiptir. Sultan II. Mahmud, Osmanlı
Devleti’ne yeniden bir düzen verilmesi amacıyla, bütün işlerinde batı teknik ve
kültüründen faydalanma yolunu tuttu. Yayınladığı Kıyafet Nizamnamesi ile sarık,
kavuk ve biniş giyilmesini yasaklayıp, ceket, pantolon ve fes giyilmesi kuralını
getirdi ve kendi de sakalını kısa keserek modern kıyafetler ile halkın içine
çıktı. Portrelerini yaptırarak devlet dairelerine astırdı. Devlet ve saray
teşkilatında geniş ölçüde değişiklik yaparak Modern anlamda ilk nüfus sayımını
gerçekleştirdi, ilk posta teşkilatını kurdurdu Sultan II. Mahmud, yapmakta
olduğu reformların kalıcılığını bunların manasını kavrayacak nesillerin
yetiştirilmesi ile mümkün görüyordu. Bunun için de, eğitime çok önem verdi.
İlköğretimi zorunlu hale getirerek bugünkü ilkokula denk rüşdiye okullarını kurdu.
İmparatorluğun
sınırlarında bu gelişmeler yaşanırken Şakir ağa tahminen 40 yaşındadır Doğumu
“Hicri 1206 Miladi 1790 “Mudurnu’da deri”debbağ” ve baharat toptancılığı ile
iştigal etmekte ve alışveriş için İstanbul dâhil ürün alıp sattığı her bölgeye
seyahat etmektedir. “Eskiden halk arasında Mudurnulunun ve Beypazarılının mezar
taşı olmaz diye bir söz söylenirmiş” Mudurnu esnafı İpek ve baharat yolunun ve
Ahilik kültürünün birikimiyle gittiği yerde yeniliklerin öncüsü olur
davranışıyla o topluma örnek ve bir cemiyette ilk söz verilen olurmuş. Anadolu'daki ilk sivil toplum örneği sayılan Ahilikle örgütlenen Mudurnulular arasında varlıklı
hale gelen kasaba eşrafı oluşur. Şakir ağada kasaba eşrafının önde
gelenlerdendir.
Mudurnu’da zenginleşen kasaba eşrafı göçer
kültürden henüz yerleşik kültüre yeni geçmeye başlayan Anadolu’da yerleşik
kültüre geçmesine de öncülük ederler ve günümüz teknolojik imkânlarıyla bile
zor yapılabilecek”bu gün çokta değerini bilmediğimiz” iki üç katlı konakları
yapmaya başlarlar...
Yeri gelmişken o günün
konak yapma anlayışına dair bilgiler paylaşmakta fayda var... O zamanlarda
işler parayı verdim şöyle iş isterim, yâda parayı aldım istediğim gibi yaparım
şeklinde değil iş yaptıracak olanında işi yapacak olanında bir “iş ahlakı” varmış. Her iki tarafta işe kendi
açısından ustalığını, bilgisini, cömertliğini, emeğini ve sevgisini katarmış.
Bu gün bile ilk yapıldığı görkemiyle ayakta kalan Hacı Şakirler Konağı bu
anlayışın eseridir. Konak yaptırmaya karar veren Şakir ağa bir işinin ehli bir
usta ile buluşur usta öncelikle konak yapılacak yeri inceler yön tayinini yapar
sonra Şakir ağaya aile seçersini sorar baba, anne sağmı, çocuk varmı, kaç
kız kaç erkek vb.”zira o devirde bu günlerdeki gibi tüketim ve gösteriş
meraklısı olmak değil mütevazı olmak ihtiyaca göre konut yapmaya daha çok önem
verilirmiş.” Söz artık Şakir ağa ile her konuda anlaşan ustanındır
...Ustalığını, zanaatının inceliklerini göstermeye gelmiştir..ve işe başlar
arazinin durumuna göre eni bir metre yüksekliği üç metreye vara duvarları
örmeye ...temel otursun diye inşaata bir müddet ara verilir ve o arada kuturlu
ve boyu on sekiz metreye varan ağaçlar ayarlanır..plan ustanın kafasının
içindedir...giriş katı günlük kullanıma uygun”hayat” kiler”ambar”ve Şakir
ağanın şanına yakışır kendinin ve
misafirinin atlarının bağlanacağı bir ahır üst katları kışlık gelin
damat odası,dede nine odası kışlık misafir odası şeklinde yapar..üst katları
misafir odası,Şakir ağanın odası ve kızının odasını yapar..ayrıca üst kata
geleneksel ailenin sosyalleşmesini ve geçmişten geleceğe geleneği, yaşamı ve
yaşanmışlığı aktaran iki adet cumba yapar . Konağın yapımında her odanın, köşenin
ayrı bir anlamı vardır.Gelin damat odası onların mahremiyetine uygun iki
kapılı..dede nine odası yola bakan camlı..kuzeye bakan oda küçük camlı..misafir
odası ceviz ve çam ağacından özel tavan işlemeli ve beş camlı..misafirin havlu
asacağından,silahını koyacağı yere odunluğa kadar en ince ayrıntılar düşünülmüş
her odaya yapılan raf”sergen”misafir odasına yapılmamış raflara konan
objeler misafire gösteriş olmasın
diye..cumbaların bahçeye bakanı bayanların yola bakanı erkeklerin oturmasına
göre ayarlanmış..Şakir ağanın büyük bir konak oda ve kapılarını ceviz ağacından
özel süslemeler yaptıracak ekonomik gücü varken kızının odasına tavan süslemesi
yaptırmamasının ayrı bir anlamı vardır..Şakir ağa kızını izdivaç çağı
geldiğinde evlenip gidince kendinden daha az gelirli bir aileye gelin giderse
kanaatkar olsun diye abartılı gösteriş severlikten ve şımarıklıktan imtina
ederek yetiştir.!
Konakta
Şakir ağanın torunu 1995 li yıllara kadar yaşar konak mahallede yapılan
kınalara ve bir iki siyah beyaz Türk filminin çekiminde mekân olur. Konakta
yaşayan ninemiz vefat edince ev mirasçıları tarafından 2003 yılında satışa
çıkarılar ve burada isimlerini anmadan geçemeyeceğim Sayın Tunca Bökesoy ve Sayın
Burak Yakupoğlu isimli İstanbullu iki sanayici sosyal sorumluluk duyarak konağı
satın alıp
EKO turizm projesi kapsamında hiçbir kurumdan katkı almadan restore
ederler”
yenileme değil”İnsanların doğduğu yeri, atasının dedesinin evini
çürümeye terk edip gittiği ortamda bu iki cevahir yürekli insanı anmamak
olmaz... Mudurnu kültürüne sahip çıkmaları da ayrıca saygı duyulması gereken
bir tutumdur. Ayrıca Hüsamettindere eko köy projesi, Armutcular taş binasını
restore edip halkın hizmetine sunarlar, Hızırfakı mahallesinde bir konağı satın
alıp restore ederler. Çağdaş kütüphane kurarlar. Geçen zaman içinde Tunca beyin
Mudurnu ile ilgisi kalmadı ise de Burak Bey daha yeşil bir Mudurnu için sosyal
sorumluluk projelerine devam etmektedir.
Zaman
içinde Şakir ağa konağı Hacı Şakirler Konağı olarak anılmaya başlamış 2006
yılında restorasyonu bitince ev pansiyonculuğu yapılmak üzere hizmete
açılmıştır. Amacı doğal dokusu gereği geleneksel kültür taşmacılığı yapmaktır.
Konaklama ve gezi amaçlı gelen konuklar müşteri, turist değil misafir kabul edilmekte
soba başında yapılan sohbetlerle, yöresel lezzetler sunulmakta, doğa yürüyüşleri,
kültür gezileriyle konukların belleklerinde Mudurnu’yu bir daha
unutamayacakları hoş sedalar bırakılmakta, hayatın her alanında insanı strese
sokak her objeden arınmış hali ve doğal dokusuyla hizmet vermektedir.
Hacı Şakirler Konağı bundan
sonrada yanında bulunan anıt Çınar ağacı gibi yaşanmışlıkların taşıyıcısı
olmaya ve gelecek kuşaklara “endüstriyel yaşam tarzının hayatımıza getirdiği
kolaylıkların yanında aslında neleri kaybettirdiğini anlatmaya” devam
edecektir.
Mehmet Cantürk
Not: Resimlerin bazıları internetten alıntıdır